Could not find any definition of word "çıtırdayan"
"çıtırdayan" kelimesinin kullanım örnekleri.
Sonbahar yapraklarıyla kaplanan yürüyüş yolları ve çıtırdayan yapraklara bürünen yeşil alanlar Büyükçekmece de farklı bir ışık, farklı bir renk oluşturdu.
Bu mevsimde, güneşin üşengeç tavrına, nemli toprak üzerinde çıtırdayan yapraklara adım attığımızda, yeşilin son demlerini yaşarken, hapsetmek istediğimiz kokuyu derinlemesine içimize çekerken, gökyüzünü avuçlarına sığdıran bir kuşa rast geldiğimizde, mavinin üzerinde köylülerin çeltik hasadı telaşına tanıklık ediyor bulutlar.
Ateşin çıtırtıları var sadece, ısınınca çıtırdayan ahşap tavan ve mutfakta küçük buzul sesleri çıkartarak çalışan buzdolabı.