Could not find any definition of word "ışıldayan"
"ışıldayan" kelimesinin kullanım örnekleri.
Işıldayan kristallerle bezenen büyüleyici koleksiyonunun reklam çekimlerini ise ünlü fotoğrafçı Marilyn Minter üstlenmiş.
Doğal olarak temiz, ışıldayan, lekelerden arınmış, sivilcesiz, siyah noktasız parlayan bir cilt hemen herkesin istediği deriyi tanımlıyor.
Her birinizin ışıldayan gözlerinde daha müreffeh, daha güçlü, daha büyük bir Türkiye'nin muştusunu görüyorum.
İnsanın en değerli varlık sevginin en değerli güç bilginin en yenilmez kuvvet emeğin en yüce değer ve eğitimin en vazgeçilmez hizmet olduğu okullarımızda vakit hayata ışıldayan gözlerle bakan gençlerimizi inanç ve kararlılıkla geleceğe hazırlama vaktidir.
Camiler, bulundukları yörenin sosyal hizmet ve ilişkilerinde, devamlı ışıldayan ve çevresini aydınlatan birer kandil gibidirler.
Bazı turistler, gastronomi kentinde gerçekleşen tarihi ve kültürel turun ardından ışıldayan kale manzarasında kebabın tadını da çıkarak, çay ya da kahve ile keyiflerine keyif katabiliyor.
Bu refleks, asil ve aziz milletimizin özünden doğan, tarihi geçmişiyle ışıldayan ve nihayet Cumhuriyet şuuruyla bütünleşen ortak değerlerin sonucudur.