"algılatmak" ne demek

"algılatmak" kelimesinin kullanım örnekleri.

Türkiye büyük bir ülke olduğu için bu da Avrupa’da İslamafobi’nin en somut iz düşümünü bizlere gösteriyorBir olguyu nasıl algılatmak istiyorsanız bilgiyi o şekilde sunuyorsunuz.

Gerek sürücülerimizi yaptıkları denetimlerle algılanan yakalanma riskini algılatmak bir farkındalık yaratmak suretiyle sürücülerimizi daha uyanık tutmak kazalar konusunda onları daha canlı bir şekilde kurallara uymak için farkındalık oluşturmak yönünde tedbirler alınmakta.

Bu nedenle deprem zararlarını azaltmak hatta mümkünse ortadan kaldırmak, toplumumuzda bu tehlikeleri algılatmak konusunda başta karar vericiler olmak üzere hepimize önemli görevler düşmektedir” diye konuştu.

Vatan Karakaya, "Topluma edebiyat kadar matematiğin de önemli olduğunu algılatmak için çabalıyoruz.

Bu yöntemlerden vazgeçirmek için ona kötü davranmanın aksine, geleceğe yönelik hayaller kurmasını ve neler yaşayabileceğini algılatmak gerekir.

Ben ne kadar öyleyim o tartışılır, ama ben imanlı, o arkadaşın formasından alıntı yapıp imansız ve imanlı gibi algılatmak istenmesinin sebebi sizce ne olabilir?

Küçük ayrıntıları Türkiye’nin gündemine getirip, onu temel bir sorunmuş gibi topluma algılatmak doğru bir yaklaşım değil.

Bu arada uygun mekana sahip binalarımızda da yeni müzeler ve halkımızın çocuktan yaşlıya kadar hayatlarını etkileyecek sanat kültür merkezleri, üretim merkezleri ile donatarak, tarihi kentlere ve bizim hedeflerimizden biri olan Kale-Çarşı ve mahalle dokusunu yeniden algılatmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

Sanal gerçeklik gözlüğü, birçok aygıtın ekran görüntüsünü daha gerçekçi göstermek, göz yanılmaları (hileleri) sayesinde görüntüyü daha gerçekçi olarak algılatmak için tasarlanmış teknolojik gözlüklerdir.

PKK kendisine dönük güvenlik güçlerinin uygulamalarını Kürt kökenli yurttaşlara tehdit olarak algılatmak stratejisini yürütüyor yıllardır.

Maalesef bize haklar tanınıyormuş, düğün-dernekle karşılamamız gerektiği gibi algılatmak istediler.