Kelime tanımını bul

Güncel Türkçe Sözlük
devamlı
  • sıfat Sürekli, bitmeyen, kesintiye uğramayan
  • Okuluna düzenli bir biçimde devam eden
    "Devamlı öğrenci."
  • zarf Sürekli, bitmeyen, kesintiye uğramayan bir biçimde
    "Sırtımdaki kırmızı yün hırkam devamlı su çekiyordu." - A. Kutlu
Bilgisayar Terimleri Karşılıklar Kılavuzu
devamlı

bk. sürekli

"devamlı" kelimesinin kullanım örnekleri.

Kapan Drone Savar Sistemi'nin, sayısal haritalar ve yenilikçi 3D harita ekranı, 360 derece devamlı dönerek veya seçilen açısal sektörde tarama, alarm bölgeleri yönetimiyle tehditlere karşı uzak menzilden erken uyarı, mevcut güvenlik sistemleriyle entegrasyon olanağı, düşük algılanma olasılığı (LPI radar), yönlü karıştırmayla istenmeyen elektromanyetik girişimin en aza indirgenmesi, "sürü drone"lara karşı etkinlik gibi özellikler taşıyor.

Sonuç göstermektedir ki amalgam dolgunun çıkartılması, şikayetlerin düzelmesini ve devamlı bir iyileşmeyi sağlamıştır” diye konuştu.

Sanatçı, sade diyagramların matematiksel hesaplamalar ve geometriksel operasyonlarla birleşerek basit bir tuvali karmaşık ve uzamsal, heykelsi resimlere dönüştürdüğü soyut eserlerindeki kendini devamlı parçalara ayıran ve kendini tekrar üreten yapı, ansal bir illüzyonla birbiri ile iletişime geçen, birleşen formlar yaratmaktadır.

Buna rağmen arkadaşlarımızın da devamlı antrenmanlı olması, reflekslerini geliştirmeleri, bilgilerini tazelemeleri ve yeteneklerini geliştirmeleri lazım.

İleri evrede ancak cerrahi girişim için uygun olmayan parkinson hastalarına da eksik kimyasal maddeyi devamlı vermek amacı ile cilt altına yerleştirilen bir iğne yoluyla dozu ve akış hızı belirlenmiş apomorfin içeren ilacın devamlı bir pompa ile uygulamasının da yapıldığını söyleyen Tokçaer ameliyat olamayan fakat devamlı ilaç ihtiyacı olan parkinson olguları için levodopa jel formunun mideden ince barsak üst kısma indirilen bir kanül ile verildiğini bildirdi.

Bu çalışmalarda, yüksek kesimlere gittikçe potansiyelin arttırılma imkanı devamlı sınırlandırılmakta.

Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümenin devamlı hale gelmesi gerektiğine dikkati çeken Binali Yıldırım, "İktisadi kalkınmanın ancak halk iradesine dayalı, demokratik bir siyasi düzende mümkün olabileceğini, ekonomiyle demokrasinin atbaşı gittiği, birbirinden ayrı düşünülemeyeceği gerçeğine inanıyoruz.

İlik bulunamadığı dönemlerde sürekli olarak lösemi hücrelerini baskılamak için devamlı kemoterapi görüyorlar.

Alerji kökten çözülmedikçe astım devamlı ilaçla baskılanmak zorunda kalınır.

Öğrencilerden Necip Fazıl Bilgü de temiz çevre üzerinde durarak temiz çevre temiz toplumun gereği olan şehrimizin içinden geçen çanakçı deresinin temiz tutulması ve bunun devamlı temiz kalması için halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Gerçek birikimci için önemli olan altın fiyatlarının devamlı yükselmesidir.

ABD yönetimine hakim olan dar kadrolu bir güruhun devamlı falso yaparak defolu siyasi tasarruflara gömülmesi, büyüyen tehlikeli husumetin ve tırmanan kirli hamasetin ulaştığı boyutları deşifre etmesi bakımından dikkat çekicidir.

Bundan bir sonuç alamadığı halde devamlı maalesef tüm siyasi çalışma prensibini demagoji üzerine kurmuş.

Öğretir, Türkiye'den ve yurt dışından gelen katılımcılar ve akademisyenlere yaptığı sunumun ardından AA muhabirine yaptığı açıklamada, araştırmayı öğrencilerin bağımlılık yapan maddeleri devamlı kullanma durumları ile ailelerin çocuk yetiştirme stilleri ve bağlanma stilleri arasındaki ilişkiyi saptamak amacıyla yaptıklarını söyledi.

Bu doğru bir şey değil ama devamlı kabile gibi sabah akşam aynı insanlar, aynı manasız laflarla vakit geçirmek uygar bir davranış biçim değildir.