Güncel Türkçe Sözlük
-
sıfat Hoşgörüsü olan, hoşgörüyle davranan, hoşgörü
sahibi, müsamahalı, toleranslı
"Neyse ki Salâh Birsel dünyanın en hoşgörülü, en alçak gönüllü sanatçısı..." - S. İleri
"hoşgörülü" kelimesinin kullanım örnekleri.
Yarışmada bir kaybedenin olmadığını aktaran Ergin, "Genç kardeşlerimiz bu kitabı okuyarak peygamberimizin hayatını tanımış ve öğrenmiş, İslam dininin nasıl bağışlayıcı, hoşgörülü, sevgiye dayanan bir din olduğunu öğreniyorlar.
Kültürlü, hoşgörülü, sevecen ve medeni insanların yer aldığı, Osmanlıya başkentlik yapmış bir şehir.
Kişi hak ve hürriyeti ile fikir, inanç farklılıklarına anlayış konusunda adil, eşit ve hoşgörülü yaklaşımdan uzak, aykırı söylem ve uygulamalarla toplumları ayrıştıran, kutuplaştırıp, ötekileştiren olumsuz bir durumu da oluşturmaktadır.
Bu eğitimlerin sonunda şoförlerimizle yolcularımız arasındaki iletişimi güçlendirmeyi, daha hoşgörülü ve daha güler yüzlü şoförlerimizle yolculuk hizmeti sunmayı hedefliyoruz.
Eskişehirlilerin sokak köpeğinin tramvayla seyahat etmesine ses çıkarmaması ve takındığı hoşgörülü tavır ise örnek teşkil etti.
Esnafımız, sanatkarımız Isparta Belediye Başkanı olarak hizmet etmenin zevkini, tadını bana davranışlarıyla, hoşgörülü bakışlarıyla hissettirdiler.
Onların bu hoşgörülü tavrı, babacan tavrı, kavrayıcı tavrı onlara örnek olsun.
Bununla birlikte hakimiyeti altındaki toplumsal gruplara karşı her zaman müsamahalı ve hoşgörülü bir politika izliyordu.
Gençliği gençlik yapan özellikler nereye gitti, o uçan, kaçan, dünyaya toz pembe bakan, en olmazları hayal eden, hoşgörülü ve tasasız çağı nasıl geri getirip bu genç insanlara armağan edebiliriz, buradan başlamalıyız düşünmeye herhalde.
Ümmetçilik engelli AKP bu etnik soruna modern çözümler üretemese de en azından kültürel haklar gibi konularda önceki iktidarlara göre çok daha hoşgörülü.