Güncel Türkçe Sözlük
-
isim, biyoloji İç salgı bezlerinden kana geçen ve
organların işlemesini düzenleyen adrenalin, insülin, tiroksin vb.
fizyolojik etkisi olan maddelerin genel adı
- Bu maddelerin işlevini yerine getirecek özellikte yapay
madde
Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü
İç salgı.
Düzenleyen.
İç salgı bezi dokuları tarafından genel dolaşıma verilen, almaçlar aracılığıyla etki gösteren, hedef doku veya organın işlevini artıran azaltan veya tamamen durduran, kimyasal yapıları açıklanmış maddeler.
Biyoloji Terimleri Sözlüğü
İç salgı bezleri (endokrin bezler) tarafından salgılanıp kana verilerek vücudun başka bölgesindeki hücre ya da hücre gruplarını faaliyete geçiren, kimyasal yapılarına göre (peptitler, proteinler, steroitler) ve etki şekillerine göre (faaliyeti hızlandırıcı ve azaltıcı) gruplandırılan, başta beyin olmak üzere eşey organları, adrenal bezler, tiroit, pankreas vb. gibi organlardan salgılanan birincil haberci maddeler. Örnek: Pankreasın Langerhans adacığından salgılanan insülin ve glukagonun kan şekerini düzenlemesi gibi.
Su Ürünleri Terimleri Sözlüğü
İç salgı bezleri tarafından salgılanıp kana verilerek vücudun başka bölgelerindeki hücre veya hücre gruplarını faaliyete geçiren, kimyasal yapılarına göre peptitler, proteinler ve steroitler olarak, etki biçimlerine göre ise faaliyeti hızlandırıcı ve azaltıcı biçiminde gruplandırılan, başta beyin olmak üzere eşey organları, adrenal bezler, troit, pankreas vb. organlardan salgılanan haberci maddeler.
Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu
(biyoloji,botanik zooloji)
Zooloji Terimleri Sözlüğü
(Yun. hormaein = tahrik etmek): İç-salgı bezlerinin, doğruca kana karışan salgısı olup bütün vücuda yayılarak doku ve gözeler arasında uygun iş birliğini sağlayan kimyasal madde.
Vikipedi
Hormon, Yunanca kökenden gelmektedir; ὁρμῶν yani uyarmak, canlandırmak anlamındadır. İç salgı bezlerinden kana geçen ve organların işlemesini düzenleyen adrenalin, insülin, tiroksin vb. fizyolojik etkisi olan maddelerin genel adı olarak tanımlanmaktadır. Hormonlar; klasik anlamda endokrin organlar diye bilinen hipofiz, böbrek üstü bezleri, tiroit, paratiroit, gonatlar gibi kanalsız iç salgı bezlerinde sentez edilen ve kanla taşınarak gittikleri belli hedef doku hücrelerinde etki gösteren organik bileşiklerdir. Fakat klasik hormon tanımına uymayan, ama hormon etkisi gösteren bileşikler de vardır. Hipotalamik düzenleyici hormonlar, antidiüretik hormon, oksitosin, prostaglandinler, gastrin, sekretin, somatostatin, anjiotensin örnek verilebilir.
Hormonların kimyasal yapıları heterojendir. Kimyasal yapılarına göre dörde ayrılırlar; peptid veya protein yapısındaki hormonlar, amino asit türevi hormonlar, steroid hormonlar, eikozanoidler.
Hormonların, biyolojik etkinlikleri için düşük konsantrasyonları yeterlidir; serumda nmol, pmol düzeylerinde bulunurlar; serum düzeyleri ancak çok hassas metotlarla ölçülebilir. Serum hormon düzeyini ölçmek için sık kullanılan bir metot RIA’dir. Hormonların hepsi uyarıcı değildir; bazıları inhibitör etkilidir. Örneğin somatostatin, diğer bazı hormonların sekresyonunu azaltır; adrenalin, bazen stimulatör bazen inhibitör etkilidir. Hormonların sekresyon hızı sabit değildir; hormona duyulan gereksinim ve hormonun inaktivasyon hızı ile düzenlenir.
Hormonların bazıları depolanma özelliği gösterir. Katekolaminler ( adrenalin ve noradrenalin), adrenal medülla ve sinir uçlarında hormon-kromogranin a-ATP kompleksi şeklinde depolanırlar; tiroit hormonları, tiroit bezinde depolanırlar. Steroid hormonlar depolanma özelliği göstermezler. Hormonlar, dolaşımda serbest veya transport proteinlere bağlı olarak bulunurlar; peptit yapıda hormonlar ve katekolaminler serbest formdadırlar, steroidler ve tiroit hormonları transport proteinlere bağlı olarak taşınırlar. Hormonun sadece serbest formu biyolojik olayları regüle edebilir. Hormonların bazı etkileri, büyüme faktörleri, histamin, serotonin gibi bazı biyolojik aktif maddeler tarafından gösterilebilir ki endokrin organlardan salgılanmayan fakat hormon etkisi gösteren böyle maddeler doku hormonları olarak adlandırılırlar.
Hormonların başlattıkları yanıt uzun sürelidir; hormon ortadan kaybolduktan sonra da devam eder.
Hedef dokuların hormona fizyolojik yanıtı, yaş ve genetik yapıya bağlıdır.
"hormon" kelimesinin kullanım örnekleri.
İnsülin direnci olanlarda yüksek insülin düzeyinin, artan sempatik sinir aktivitesinin ve böbreklerde tuz tutan aldosteron hormon sisteminin baskılanmasında azalmanın, damar duvarında tuza yanıtın artmasına neden olabileceği öne sürülür.
Aldosteron hormonu vücutta tuzu tutan bir hormon ve hamilelik esnasında yüksek bir seviyede bulunuyor.
Bu gelişim aksamasının nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, androjenik (erkeksi) hormon uyarısındaki herhangi bir azalma ya da kalıtsal bazı faktörler suçlanmaktadır.
hormonal etkenler: AVP (Arginin vasopressin antidiüretik hormon) vücudumuzda gece salgılanan ve idrar üretimini azaltan bir hormondur.
Hormon reseptörü taşımayan meme kanseri olgularında antiöstrojen tedaviden yararlanılmadığı gibi, HER2/neu gen ekspresyonu bulunmayan meme kanseri olgularında da trastuzumab adlı biyolojik tedaviden fayda beklenemez.
Halkımız şunu bilsin ki termal seralarda hormon diye bir şey söz konusu değildir, tamamen doğal bambus arıları ile üretim yapılmaktadır.
Bu maddeler bebekte eritropoetin denilen hormonu artırmakta, bu artan hormon oksijensizliğin bir göstergesidir.
Follikül uyarıcı hormon, adından da anlaşılacağı gibi yumurtalıklarda eşey hücrelerinin bulunduğu follikülleri uyarıyor.
Polende insan vücuduna yararlı tam 22 çeşit aminoasit, 27 çeşit madensel tuz, doğal hormon, enzim, pigment, karbonhidrat ve ferment bulunmaktadır.
Hastanede Rutin biyokimya testleri yanında hormon analizleri, basit hematolojik testler, gaita ve idrar analizleri, kan gazı analizleri yapılabilecek.
Tedaviye gelecek olursak, GnRH hormonunu baskılayan bir hormon veriyoruz.
Bu hormonların salınımını hipotalamustan salınan GNRH adı verilen hormon kontrol eder.
Letrozol tedavisi dışarıdan gonadotropik hormon kullanımına gerek bırakmaması nedeniyle birçok olumsuzluğu bertaraf edebilecek, anne adayı için hem daha ekonomik hem daha sağlıklı olabilecek bir yöntem olacaktır.
Ancak fonksiyone adı verilen otonomi kazanarak fazla miktarda hormon salgılayan veya çevre dokulara bası oluşturarak yutma güçlüğü, boğazda takılma hissi, gıcıklanma veya nefes darlığına yol açan nodüller ile büyüklüğü dolayısıyla estetik kaygılar yaratan nodüllerin tedavileri sıklıkla gerekmektedir.
Öğrenciler teknik gezide, Biyokimya laboratuvarları, Mikoloji, Parazitoloji ve Moleküler mikrobiyoloji laboratuvarlarında hematolojik analizler, kullanılan klinik biyokimya ve hormon testleri, hematolojik analizler, moleküler tarama testlerini yakından inceleme fırsatı buldu.