Güncel Türkçe Sözlük
-
isim Ülkücülük
-
felsefe Bilgide temel olarak düşünceyi alan ve
varlığı insan düşüncesinin kurduğunu kabul eden öğretilerin genel
adı
"İdealizmin zamanla kariyerizme dönüşmesi çağımızın en büyük dramlarından biri." - T. Uyar
Felsefe Terimleri Sözlüğü
I. (Genel anlamda) Ülkücülük: a. Bir ülküyle belirlenmiş olan ve bu ülküye çıkar gütmeden bağlı kalan yaşama biçimi ve dünya görüşü, b- Ülkülerin gücüne inanma. Özel biçimleri:
(Ahlak açısından) Bir insanı dış görünüşü, başarısı ve eylemlerinin sonuçları ile değil, yalnızca düşünüşü ve ahlak karşısındaki iç tutumu ile değerlendiren görüş.
-
(Kılgı alanında) Dünyayı olduğu gibi kabul eden gerçekçi görüşe (realizm) karşıt olarak, gerçekliği tasarım (idea) ve ülkülere (ideal) göre biçimlendirmek isteyen görüş. II. (Felsefede)
-
(Fizikötesi açısından) Gerçekliğin özünü yalnızca görüngü olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil, özdeksel olmayan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği -> idea, us, tin olarak belirleyen ve özdeği düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş; -> özdekçiliğin ve -> doğalcılığın karşıtı. Duyulur dünyanın, görüngülerin karşısında hiç bir koşula bağlı olmayanı, saltık olanı bulmaya çalışan öğreti. Böylece gerçekliğin asıl özünü
değişmez olan, zamandışı olan idealarda ya da ideaların nesnel alanında (Klasik Yunan idealizmi); ya da
tin, us ve onun yaratıcı biçimlendirme gücünde ve özgürlükte araştırır (Alman idealizmi).
-
(Bilgi kuramı açısından) Nesneyi özneye, bilineni bilene bağlı kılan görüş. // Bu görüşe göre özne nesneyi belirler ve onu oluşturur:
Bireysel özne, bireysel bilinç söz konusu olabilir, varolmak = algılanmış olmaktır (Berkeley),
Genel bir özne, genel bir bilinç söz konusu olabilir; bu, bireysel ben'i aşar, salt tin olarak genişler (Alman idealizmi); özdek ve doğa yalnızca bilincin, tinin bir ürünüdür; us, öznel, öznenin yarattığı biçimler dizgesi olarak anlaşılır (öznel İdealizm-Fichte); doğa olaylarının arkasında yaratıcı bir güç saklıdır, asıl gerçeğin kendisi yaratıcı ve yapıcıdır, doğa öznenin bir ürünü olmayıp, doğanın kendisi de bir güçtür, böylece us nesnel bir dizge olarak anlaşılır (nesnel idealizm-Schelling); özne-nesne karşıolumunun karşısında us, salt bir dizge olarak ortaya çıkar, ide, us, tin bütün var olanların temelinde bulunan ilkedir, varlık bu ide'nin kendini açması, belli bir ereğe doğru gelişmesidir (salt İdealizm-Hegel).
-
-
(Ahlaksal açıdan)
İyi ideasını, ya da değerleri en yüksek şey olarak belirleyen görüş.
(Kant'ta) Başarı, mutluluk, yarara bakmaksızın, hiç bir koşula bağlı olmayan salt gerekliliği ölçü olarak koyan görüş (yararcılık ve mutçuluğun karşıtı),
Us - duyarlık, özgürlük - doğa gerginliğinde kendini gerçekleştiren insanın, ahlakın temeli, olan özgürlüğü, erişilmesi gereken biricik ödev ve insan yaşamının anlamı olarak görmesi gerektiğini savunan anlayış (Fichte). Kant'ın transsendental idealizmi: Bizden bağımsız bir dışdünyanın varoluşunu yadsımayan Kant, gerçekliği bilinçten bağımsız bir -> kendinde şeyler dünyası olarak kabul eder, ama bilgimiz deneyle sınırlıdır, biz yalnız görüngüler dünyasını bilebiliriz, kendinde şeyleri görüleyemeyiz. çünkü bunlar hiç bir zaman duyular yolu ile bize verilemezler. Deney ve yaşantılarımızı belirleyen de bilgi yetimizin kalıplarıdır, duyarlığın bu kalıpları da zaman ve uzaydır, bunların bir gerçekliği yoktur, kendinde şey olarak nesnelerin belirlenimi ve koşulu olamazlar, ama zaman ve uzayın duyularımızı aşan düşünceliği (transsendental idealitesi) vardır, böylece bütün görüngüleri şeyin kendisi olarak değil, salt tasarımlar olarak kabul etmemiz gerekir. Ama bu transsendental idealizm deneysel gerçekçiliktir aynı zamanda, çünkü dış görülerimize uzayda gerçek bir şeyin karşılık olduğunu kabul eder.
Vikipedi
İdealizm, felsefede, en geniş anlamıyla, tinsel güçlerin evrendeki tüm süreçleri ya da olup bitenleri belirlediğini savunan tüm felsefe öğretilerini içerecek biçimde kullanılan terim. Var olan her şeyi "düşünce"ye bağlayıp ondan türeten; düşünce dışında nesnel bir gerçekliğin var olmadığını, başka bir deyişle düşünceden bağımsız bir varlığın ya da maddî gerçekliğin bulunmadığını dile getiren felsefe akımını niteler.
Gelişimi[ değiştir]İdealizm, varlığın düşünceden bağımsız olarak var olduğunu kabul eden " gerçekçilik", " maddecilik" ve " doğalcılık" felsefe anlayışlarının tam karşı kutbunda yer almaktadır. Felsefede İdealizm, dünyanın temellendirilmesinde en önemli görevin, bilince ya da maddi olmayan zihne yönelik bir gerçeklik kuramı geliştirmek olduğu düşüncesi üstüne kurulmuştur. İdealizm anlayışının temelleri önce Platon'un "İdealar Kuramı" ile atılmış olmakla birlikte, daha sonra çeşitli filozoflarca sunulan izahlarla güçlendirilmiştir.
İdealistler; doğadaki şeyleri ya da nesneleri, her şeyin özünü oluşturan tek bir gücün ya da enerjinin geçici görünümleri olarak görür; varlığın tüm görünüşlerinde tek bir anlamın yattığını düşünür; varoluşu tek bir birlik olarak algılar; aklın sağladıklarının dışında gerçekliğe ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürer; gerçekliği "idea" olarak belirleyip maddeyi bunun bir yansıması sayar.
Felsefi anlamda idealizm dünyanın yalnızca düşüncelerin, zihnin, ruhun ya da daha doğrusu, fiziksel dünya varolmadan önce varolan İdeanın bir yansıması olduğu görüşünden hareket eder. Duyularımızla bildiğimiz maddi şeyler, kusursuz İdeanın kusurlu kopyalarıdır. Antik dönemde bu felsefenin en tutarlı savunucusu Platon'du. Ancak idealizmin başlangıcı MÖ 6.yüzyıl a, ilkçağ Yunan felsefesinde Ksenophanes'e değin uzanır. Ksenophanes , çok olanı Bir'e indirgemiş ve bu Bir'i "tüm düşünme" olarak belirlemiştir. Ksenophanes'in öğretisi günümüzde metafıziğin kurucusu olarak gösterilen öğrencisi Parmenides 'in kurduğu Elea Okulu eliyle daha bir gelişim göstermiştir: "Varlık, değişmez ve birdir; özne ve nesne bir ve aynıdır."
Platon'a göre "gerçek varlık idea, 'düşünce varlığı'dır." Platon "düşünülür dünya" (idealar dünyası) ile "duyulur dünya" (görüngüler dünyası) ayrımına gitmiş; duyulur dünyayı gölgelerden ibaret bir görünüşler dünyası olarak betimlerken, düşünülür dünyayı değişmez gerçeklikler diye gördüğü idealardan oluşan gerçek dünya olarak ilan etmiştir. Aynı fikir Kant'dan önce İrlandalı rahip ve filozof George Berkeley ve klasik İngiliz ampiristlerinin sonuncusu David Hume tarafından ileri sürülmüştür. Temelde şöyle özetlenebilir: "Dünyayı duyumlarım aracılığıyla yorumlarım. Bu nedenle, varolduğunu bildiğim tek şey duyu izlenimlerimdir. Örneğin bu elmanın varolduğunu söyleyebilir miyim? Hayır. Tüm söyleyebileceğim, onu gördüğüm, hissettiğim, kokladığım, tattığımdır. Bu bakımdan, gerçekte bir maddi dünyanın var olduğunu hiçbir surette söyleyemem." Öznel idealizmin mantığına göre, eğer gözlerimi kaparsam dünya varolmaktan çıkar. Her ne kadar Berkeley idealist düşünceye önemli katkılarda bulunduysa da, idealist düşünce asıl gelişimini Kant'la birlikte göstermiştir.
Kendi felsefesini "madde tanımazcılık" diye adlandıran Berkeley 'e göre ise; iki tür gerçek varlık -tinler (zihinler) ve idealar- söz konusudur; fiziksel nesneler ise duyusal ideaların toplamıdır. Dolayısıyla, Berkeley'e göre, bir elmayı algıladığımızı söylediğimizde doğrudan farkına vardığımız duyusal görünüşlerin bir toplamıdır. Bundan dolayı sınırlı bir zihin tarafından algılanmayan şeyler yokturlar; şeyler zihnimize sınırlı zihin tarafından algıladıklarında ulaşırlar: "Var olmak algılanmış olmaktır.(esse est percipi)" Berkeley şeyleri, onlara atfettiğimiz niteliklere ilişkin duyu deneyimimizden soyutlayarak kavrayamayacağı düşüncesinden hareket ederek, fiziksel nesnelerin varoluşunun algılanmak olduğunu, fiziksel nesnelerin yalnızca idealar olarak var olduklarını ileri sürer. Berkeley 'in fiziksel şeylerin, onları algılayan kimse olmadığında da var gözükmeleri sorusuna yanıtı, onların Tanrı'nın hafızasında var olduklarıdır. Düşüncemizde şeylerin varlığını yaratan yegane güç Tanrı'dır.
"idealizm" kelimesinin kullanım örnekleri.
Bir taraftan bir işin felsefi boyutu, hikmeti, bilgiyi sevdirmek, kendi değerlerini tanıması ve ülkesi için bir idealizm oluşturmak ama diğer taraftan da bugünün dünyasında gereken donanımı yani yabancı dil, bilim teknoloji olarak her yönüyle kendini geliştirebileceği bir ortam hazırlamak.
Öğretmenliğin bir idealizm mesleği olduğu unutulmamalı, her şey bu idealizme göre yapılandırılmalıdır.