Kelime tanımını bul

Güncel Türkçe Sözlük
kıpırtısız
  • sıfat Kıpırtısı olmayan
    "Pembe mum alevleri, ortalığın sükûnu kadar kıpırtısızdı." - C. Uçuk
  • zarf Kıpırtısı olmadan
    "Dümen başında kıpırtısız duran adam, hiçbir şey bilmiyor." - Z. Selimoğlu

"kıpırtısız" kelimesinin kullanım örnekleri.

Neredeyse kıpırtısız denizi, koyun ucundaki düzlükten denize yuvarlanmış kayaları, dağı ve arkasında, mandırada koyunlar gibi oturan beyaz bulutları.

Kıpırtısız bir şekilde yatan küçük çocuğa dokunan Peker, çocuktan bir tepki alamayınca, durumu Pınarbaşı Köyü muhtarı İzzet Efe'ye haber verdi, muhtar İzzet Efe de aldığı ihbarı jandarmaya bildirdi.

Süt mavisi rengiyle, çıplak, tek ağaçsız, yeşilden yoksun boz çevresiyle, insanı içine çeken, eski deyişle tefekküre daldıran sessizliğiyle o kıpırtısız halini anımsıyorum.

Süt mavisi rengiyle, çıplak, tek ağaçsız, yeşilden yoksun boz çevresiyle, insanı içine çeken, eski deyişle tefekküre daldıran sessizliğiyle gözlerimin önünde hiç kıpırtısız uzanıyordu.

Su, ana rahmindeki ruh gibi kendiyle dolu, kıpırtısız ve duru, içine girecekleri bekliyor.