"liyakat" ne demek

"liyakat" kelimesinin kullanım örnekleri.

Akkan Suver; hem sarı basın kartlı gazeteci, hem de diplomat olarak çalışmalarını sürdürmekte olup, barış ve kültürlerarası diyalog çalışmalarından dolayı uluslararası alanda birçok ülkeden madalya, liyakat nişanı, fahri doktora ve fahri profesörlük unvanlarını almıştır.

Üstlendiği her vazifeyi, deruhte edilen her görevi ehliyet, liyakat ve prensiplerine sadakatla en güzel şekilde yerine getirdi.

Üniversitemiz imkanları adelet, faydalılık ve Liyakat esaslarına göre dağıtılacak.

Kılıçdaroğlu, liyakat biterse devlette çürümenin başlayacağını, bugün gelinen noktada bir hanedanlık yapısı içinde çürüyen bir devlet yapısının olduğunu savundu.

Memekander, Kanserle Dans, Liyakat Derneği, Kadın Kuruluşları Birliği, Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşlar Güç Birliği ve Kadınsal Hareketler Bunlar Platformu gibi birçok dernek ve platformun katılacağı etkinlik, farklı ve yenilikçi sosyal sorumluluk projelerine imza atan Özel Can Hastanesi ev sahipliğinde gerçekleşecek.

Sikke giymek, Mevlevilik'te başlı başına bir liyakat, hak ve mazhariyet anlamına geliyor.

Sayıca az ancak daha çevik gemileri ve liyakat sahibi reisleri olan Osmanlı filoları, mağrur ancak kifayetsiz asillerin komutasındaki Haçlı donanmasını kesin bir yenilgiye uğrattılar.

Ben o liyakat madalyasını senin şeref göğsüne takacağım çiftçi kardeşim hiç meraklanma.

Kamu personeli seçiminde liyakat ve nesnellik ilkeleri büyük titizlikle uygulanmalıdır.

Toplum içinde siyaset hemen her bireyin ilgilenmesi gereken bir olgudur, politikacılık bir meslek değildir, seçilmiş temsilciler liyakat esasına göre, halk adına, toplum yararına.

Kafkas Cephesi'nde bir taburu kurtardığı için gümüş liyakat madalyasını, Çanakkale'de ön cephede savaştığı için biri Osmanlı tuğralı iki madalyasını ve İstiklal Madalyası'nı ağabeyime bıraktı.