Güncel Türkçe Sözlük
-
sıfat Salt
"Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum." - H. E. Adıvar
-
felsefe Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı
olmayan, bağımsız, saltık
-
zarf Kesinlikle
"Hele hükümdar liyakatsizse böyle bir murakabeye mutlak ihtiyaç vardır." - C. Meriç
Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü
Sade, saf, tam, karışımsız olan, absolüt.
Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü
saltık, salt. ~ butlân: çürüklük (Nichtigkeit, nullité) (karş. nisbî butlân).
Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu
bk. salt.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
Boyuna takılan yuvarlak muska.
Vikipedi
Mutlak, felsefî bir kavram olarak, şeylerin, keşfedilmiş olsun olmasın, bütününü, tamamını tanımlar. Felsefenin farklı konularında ve farklı felsefî metinlerde, Mutlak nihai varlığı tanımlamak için de kullanılabilir; bu kullanımda fâni ve varlığı zorunlu olmayanın tersi olan yani mutlak olan varlık anlamındadır.
Hiçbir şeye bağlı olmaksızın varolan, bağımsız ve koşulsuz olan anlamında felsefi terim.Genel geçer anlamı bakımından hiçbir şey ile sınırlandırılamaksızın varolan şey anlamındadır. Felsefe tarihinde her zaman mevcut olmuş, üzerinde en çok tartışılmış kavramlardan birdir. Metafizikte, mantıkta, epistemolojide, estetikte, bilimde bu kavramın değerlendirilmesi ve üzerinden süregelen tartışmalar söz konusudur. Sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan felsefe terimidir mutlak.
Felsefi anlamda mutlak kavramı, bu bilinen genel anlamıyla eş fakat kısmen daha kompleks bir anlaman katmanına sahiptir. Buna göre, mutlak, her şeyi kuşatan, en temel gerçeklik anlamındaki felsefi ilkedir. Göreli kavramının karşıtı olarak, mutlak, hiçbir koşula bağlı değildir ve hiçbir şey tarafından koşullanmamış olanı, kendinde varolanı, varlığının koşulu ya da nedeni kendinde içkin olanı belirtmek üzere kullanılır. Mutlak kavramı bu anlamda felsefenin en çok eleştirilen kavramlarından birisidir, ancak buna rağmen vazgecilemez bir kavram olarak varlığını sürdürmektedir.
Mutlak kavramının bir terim olarak ortaya çıkış ve süregeliş tarihi çok eski olmakla birlikte, Aydınlanma Çağı'nda ortaya çıkışı ve yer alışı dikkat çekici görünmektedir. Bir yanda Spinoza'nın tümtanrıcı felsefesinde ve bundan kaynaklı tartışmalarda belirgin bir yer tutar mutlak kavramı, bir yanda da Friedrich Schelling ve Hegel gibi Alman idealizminin önemli isimlerinde tartışmasız önecelikli bir yere sahip olarak belirir.
"mutlak" kelimesinin kullanım örnekleri.
Tanrı’nın var olmadığını mutlak biçimde savunan ateizmin aksine agnostik görüş Tanrı’nın varlığının bilinemeyeceğini öne sürer.
Oyunda mutlak akıcılık ve yanıtı arayanlar için verilen para kesinlikle buna değer.
Lakin; ne oluyorsa işte, garip bir çağrışım yapıyor insanda: Habire bölünmeye uğraşılıyorsak mutlak bir sebebi vardır derken “Üreme” yani “Çoğalma” ile bir ilintisi olsa gerek diye düşünüyorken pat diye Amipler falan geliyor insanın aklına!
Tur atlayabilmek için mutlak gol bulmak zorunda olan Fenerbahçe, ikinci yarıya rakip sahada daha fazla gözükerek başladı.
İKİNCİ YARI Tur atlayabilmek için mutlak gol bulmak zorunda olan Fenerbahçe, ikinci yarıya rakip sahada daha fazla gözükerek başladı.
Çocuğumuzun ahlaki gelişiminde önemli rol oynayan, onun mutlak bir benmerkezci olmasının önüne geçen hayvan sevgisi, çocuklara sorumluluk da aşılıyor.
Simetri, mükemmellik, orantı, denge ve kendine benzeşme örneği temeline oturan mutlak bir mühendisliktir.
Ürün hasatı sırasında kullanılan biçerdöver, biçerbağlar gibi tarım aletlerinin arkasında mutlak suretle yangın söndürme tüpü veya su tankeri bulundurulacak.
Toplantının türü göz önünde bulundurulmak suretiyle, toplantının güneş battıktan sonra devam etmesinin kamu düzenini etkileyip etkilemediği, başkalarının hak ve özgürlüklerini zedeleyip zedelemediği değerlendirildikten sonra yasaklama kararı verilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin değerlendirme yapılmasına imkan tanınmadan, açık alanlardaki toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin, güneş batmasından sonra devam etmesinin mutlak olarak yasaklanması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kılmaktadır.
Köleci sistem, kendinin mutlak iktidarının uzun süreceğini düşünerek, sistem içinde krizlerle yolu düzleştirmek istedi fakat olmadı.
Aynı gün gece saatlerinde hastanın doğum sancıları başlayınca bu hastalarda mutlak endikasyon olan sezaryen operasyonu için anabilim dalı başkan vekiline haber verilmiştir.
Aynı gün gece saatlerinde hastanın doğum sancıları başlayınca bu hastalarda mutlak endikasyon olan sezaryen operasyonu için ana bilim dalı başkan vekiline haber verilmiştir.
Bu yapılan epistemolojik faşizm, yani kendi düşünceleriniz mutlak doğru, sizin gibi düşünmeyenlerse mutlak kötüdür ve ona ne yapılsa yeridir anlayışı.
Anayasa Mahkemesinin aynı kararında, toplantı ve gösteri yürüyüşünün gece vakti yapılmasının vatandaşların huzur ve sükunetini gündüz vaktine oranla daha çok etkileyeceği, Devletin güvenlik önlemlerini sağlamasının ve diğer hakları koruma yönünde pozitif yükümlülüğünü yerine getirmesinin daha zor olacağı, fakat toplantı ve gösterilerin sona erme zamanının güneşin batma zamanı ile mutlak bir şekilde sınırlandırmanın bazı toplantı ve gösteri yürüyüşleri için ölçüsüz bir sınırlama sonucunu doğurabileceği belirtilerek mevcut haliyle düzenlemenin demokratik toplumda gerekli ve orantılı olmadığı değerlendirmesi yapılmaktadır.
Kopenhag ise ilk 2 iddiasını devam ettirebilmek için bu maçtan mutlak puanla ayrılmak zorunda.