Vikipedi
Râzî ya da tam adıyla Ebû Bekir Muhammed bin Zekeriyyâ er-Râzî (865, Rey - 925, Rey), Fars simyacı, kimyager, hekim ve filozof.http://www.muslimphilosophy.com/ip/rep/H043 Gençlik yıllarında edebiyat ve musiki ile ilgilenmiştir ve geçimini kuyumculuk yaparak sağlamıştır. Râzî doğduğu şehir olan Rey'de felsefe, matematik, doğa bilimleri ve astronomi eğitimi aldıktan sonra Bağdat ve başka İslam şehirlerinde öğrenimini tamamladı. Daha sonrasında da tıp öğrenimi gördü. Rey ve Bağdat hastanelerinde başhekim olarak çalışan Râzî'nin eserlerinin hemen hemen hepsi Latinceye çevrilmiştir. Tıp alanında yazdığı Hâvî adlı ansiklopedi 17. yüzyıl'a kadar alanında en önemli başvuru kaynağı olmuştur. Râzî'nin tıp bilimine yaptığı en önemli katkılardan biri de ilk defa kimyayı tıbbın hizmetine sunmuş olmasıdır.
Râdî veya Muhammed "Râdî Billâh"" ( Arapça: العباسيون/بنو العباس في بغداد Ebû’l-Abbâs "Râdî Billâh" Muhammed bin Câʿfer el-Muktedir) (d.907 - o. 23 Aralık 940 ).. 934–940 döneminde halifelik yapmış yirminci Abbasi halifesi ve halifelerin otuzsekizincisidir.
Yaşam[ değiştir]Halife Radî'nın babası Muktedir'di. 934'de amcası olan halife Kahir tutuklanıp öldürülünce Halife oldu. Yedi yıl süren halifelik dönemi birbirini takip eden aksilikler ve felaketler dönemi olarak tasvir edilmiştir.
Halifelik döneminde halifenin iktidar gücü ancak Bağdad etrafındaki bölgede işleyebilmekte idi. Abbasi ülkesini doğusu elden çıkmıştı. Suriye'nin büyük bir kısmında ve Mezopotemya'da halifenin hükmü geçmiyordu. Musul ve el-Cezire bağımsızlık kazanmıştı. Arabistan yarımadası Karmatiler ve bağımsız yörel bedevi aşiretleri elinde idi. Basra ve Vasit devamlı bastırılamayan isyan halinde idiler. Bizanslıların ilerlemesini durdurma görevi Hamdaniler emiri Ali Sayf-ul-Devle I eline bırakılmıştı.
Halife Radî gayet dindardı. Halifelik döneminde halk kütlesinin büyükçe desteği ile Sünni zorbaları şeklini alan Hanbeli'ler ülkedeki halkın her türlü yaşayışına karışmaya başlamışlardı. Kendi sıkı "ahlak" kurallarını zorla herkes tarafından uygulanması için büyük gayretler göstermeye başlamışlardı. Hanbeli din adamları özel ikamatgahlara baskınlar tertip ederek evlerdeki içki saklama kaplarını boşaltmaları; ıçki içmek için kullanılabilecek testi, kupa ve bardakları da tahrip etmeleri; evlerde bulunan müzik aletlerini kırmaları Bağdat'a çok olağan olaylar haline gelmişti. Ayni şekilde Hanbeli din adamları işyerlerine de baskınlar yapıp her türlü alışveriş ve ticaret ayrıntılarını öğrenmek ve boylece iş yerinin haram işlerle uğraşmasını önlemeye çalışmaları da olağan olmuştu. Hac görevini ifa eden ama Şii inançlı olan bir Bağdatlı, bu din muhafızları tarafından linç edilmişti.
Radî halifelik dönemi halifelerin yaptıkları işler dolayısı ile de bir aşama sınırı olmuştur. Radî'nin koyduğu reformlardan sonra halifelerin geleneksel görevleri değişmiştir. Ondan sonraki halifeler Cuma namazlarından sonra vaaz vermez oldular. Ülkenin ileri gelenleri ve alimleri ile halifelerin yaptıkları ciddi kültürel toplantılar ve ciddi ülke olaylarının konuşulup görüşüldüğü toplantılar yapılmaz oldu. Fakir halka yiyecek giyecek desteği verilmez oldu. Görevini yapmayan veya kötüye kullanan kamu görevlilerinin halifeye şikayet ile açığa çıkartılması ve halka karşı tutumlarının değiştirilebilmesi imkansız hale geldi.
Halife Râdî, vezirlerin ülkeyi iyi yönetemediklerinin, ileri gelen askeri komutanların nüfuzlarını artırarak devlet işlerine karışmalarının ve gittikçe ülke genelinde kontrolü kaybettiklerinin önemli ölçüde farkında idi.
Bu koşullar altında halife Râdî bir çözüm olarak merkezdeki otorite zaafını ortadan kaldırmak ve ülkenin daha iyi yönetilmesini sağlamak adına Emîr-ul Umerâ'lik kurumunu oluşturdu. Emîr-ül Umerâlik; vezirlik, hâciblik, valilik gibi bir kamu idare kurumu idi. Halife Râdî, hilafete gelmesinden iki yıl sonra 324/936 yılında Basra ve Vasıt valisi Türk asıllı "Muhammed bin Raik el-Hazarî"’yi Bağdat’a davet ederek onu Emîr-ül Umerâ tayin etti. Bu çok önemli bir değişiklikti. Halife ona çok geniş yetkiler verdi. Ordunun başkumandanlığı, Divân ul Harâç’in ve Berîd teşkilatının idaresi, valiler ve vezirler dahil yüksek dereceli memurların tayini bu yetkiler arasında idi. Protokolde halifeden sonra geliyordu. Hutbelerde halifeden sonra onun isminin okunması hususu, bizzat halife tarafından bütün eyalet valilerine bildirilmişti. Emîr-ül Umerâ Bağdat’ta para bastırma hakkına da sahipti. Bu görevin ortaya çıkmasıyla vezirin nüfuzu kayboldu. Vilayetlerin yönetiminde veya divanla ilgili işlerde vezirin rolü kalmamış hatta saraya ancak alay ve merasim günlerinde gelip sessizce töreni izler hale gelmişti. Muhammed b. Raik ve kâtibi tüm devlet işlerinin yönetimini üstlenmişlerdi. Devletin gelirleri onların hazinelerinde toplanıyor ve harcamaları öngördükleri şekilde yapıyorlardı. Muhammed b. Raik’in askerî gücü Türk birliklerine dayanıyordu. Bu grubun en önemli liderleri Baykam ve Tüzün idi.
Radî 940'da hemen hemen tüm iktidar gücünü kaybetmişken vefat etti. Yerine kardeşi Muttaki Abbasi halifesi oldu.