Kelime tanımını bul

Vikipedi
Sâmânîler

Samânîler ( 875- 999) ( Farsça: سامانیان Sāmāniyān), Orta Asya ve doğu İran'da kurulmuş, adını kurucusu Saman Hüdâ'dan alan bir hanedanlıktır. İslâm ordularının İran'ı ele geçirmesinin ve Seferi egemenliğinin yıkılmasının ardından İran'da iktidarı ele geçiren ilk yerli yönetimdir.

Samanîler dönemi İran milletinin başlangıcı olarak kabul edilir. Egemenlikleri 102 yıl süren Samanîler topraklarını, Horasan, Taberistan, Kirman, Cürcan, Rey ve Maveraünnehir'e kadar yaymışlardır. Egemenliklerini kabul ettirmek için Sasaniler'in devamıymış gibi davranmışlardır. Başkentleri Buhara, Semerkand ve Herat gibi kentler olmuştur.

Samanîler eski İran kültürünü canlandırmakla kalmadılar ve İslâmiyetin yayılması için de büyük çaba sarf ettiler. Pers-İran kültürünün tüm etkilerini Orta Asya'ya yaydılar. Sanatta çanak-çömlek yapımında ileri gittiler ve süslemeli yazıları olan eserler verdiler. Toprakları içindeki birçok topluluk İslâmiyet'e girmeye başladı. Tarihçilere göre Samanîlerin gayretleri ile o dönemde yaklaşık 200,000 Türk İslâmiyet'e girdi.Ibn Athir, Cilt 8, s.396 Türkler'in İslâma girişi gelecekte bölgeyi egemenlikleri altına alacak olan Gazneliler'in hızla güçlenmesine ortam hazırladı. Devletleri 999 yılında Karahanlılar tarafından yıkıldı.

Samanî Saltanatı yönetimi ve rolleri İran'ın ve Orta Asya içlerinde Selçuklular, Gazneliler ve İlhanlılar da bulunan daha sonraki hükümdarları için örnek teşkil etmiş olabilir. En önemlisi, Samanîlerin istikrarı ve serveti, zengin bir kültür hayatına hamilik etmelerini sağlamıştı. Hanedan bu himaye sayesinde Orta Asyadaki Türkler ve batıdaki Araplara karşı İran kimliğinin kesin temellerini atarak daha sonraki bütün İran tarihine damgasını vurdu. Samanîler önce Rudeki'ye hamilik yapmıştı. Bu şairin yarım kalan Şehname adlı eserini büyük şair Firdevsi (ö.1020) Gaznelilerin himayesinde tamamlayacaktı. Şehname Fars diline yaptığı büyük katkının yanında hükümdarlık konusunda İran tarihi ve efsanelerini içeren bir taban oluşturmuştu. Şehnamenin önemli temalarından biri, İran'la Orta Asyadaki Türk dünyası Turan arasındaki çatışmadır. Eser ayrıca Selçuklularla başlayıp varlığını modern çağda da devam ettiren Türk etkisinin habercisidir. Selçukluların selefi olan Gaznelilerin iki lideri Samanî ordusunda komutanlık yapan memluklardı. Bu komutanlardan biri olan Gazneli Mahmud (998-1030) Samanîlerin bir nevi halefi olarak kabul edilir. Mahmud'un, Firdevsi'nin kendisi için tamamladığı Şehnameye kayıtsız kaldığı söylenmektedir. Bir diğer büyük eser olan Beyhaki tarihi, yine Gazneliler zamanında Farsça yazılmıştır.Gene R. Garthwaite, Pers İmparatorluğundan günümüze İran Tarihi, 2005, Blackwell Publishing Ltd., çeviri:Fethi Aytuna.

Kökenleri

Hânedan adını, Belh şehrinin hâkimi iken düşmanlarının baskısından kaçarak Emevîler’in Horasan valisi Esed b. Abdullah el-Kasrî’ye sığınan ve onun yardımları sayesinde Belh’i yeniden ele geçiren Sâmânhudât’tan alır. Sâmânîler’in kökeni hakkında iki görüş vardır. İran menşeli olduklarını savunan görüşün en önemli dayanağını, Behram Çubin’e ve İranlılar’ın efsanevî hükümdarı Keyûmers’e kadar uzanan soy kütükleri oluşturmaktadır. Buna karşı çıkanlar, şecerelerde Guzek (İbn Hurdâzbih, s. 39), Tamgaç (Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 454) gibi Türk isimlerinin de geçtiğini, Behram Çubin’in İran kisrâsına karşı başarısız bir isyan girişiminin ardından Göktürk hakanının yanına giderek onun kızıyla evlendiğini, kaynaklarda birbirinden farklı şekilde Sâmânîler’in ortaya çıktığı yer adları olarak geçen Semerkant, Belh ve Eşnas şehirlerinin Akhunlar döneminden beri Türkler’in hâkimiyetinde bulunduğunu, ailenin atası Sâmân’ın unvanı olan “hudât” kelimesinin Farsça’da “sahip”, eski Uygur Türkçesi’nde “unvan ve rütbe” anlamında kullanıldığını belirterek Türk kökenli olduklarını ileri sürerler (Caferoğlu, s. 83; Usta, s. 59-76). Ailenin İran kökenine dayandığını söyleyenlerin diğer bir delili de İran dili ve edebiyatının bu hânedan devrinde zirveye çıkmış olmasıdır. Ancak bu gelişmeyi sadece Sâmânîler dönemine bağlamak doğru değildir. Çünkü Sâmânîler, Farsça yazan şair ve edipler kadar Arapça yazanları da himaye etmişler, divanlarında resmî dil olarak Arapça’yı kullanmışlardır. Sâmânîler’in Türk kökenli olduğunu söyleyen Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî onların Oğuzlar’dan (Türkmen) geldiklerini ileri sürmüş, ancak bu görüş kendisinin Sâmânîler’den birkaç yüzyıl sonra yaşamış olması ve kaynak belirtmemesinden ötürü şüpheyle karşılanmıştır. Yukarıda verilen bilgiler yanında bazı kaynaklarda “Sâmânî Türkleri” tabirinin geçtiği (Makdisî, s. 358; İbn Miskeveyh, II, 140-141) dikkate alınarak Sâmânîler’in Türk asıllı olmaları ihtimalinin çok daha yüksek olduğu söylenebilir.William Robertson Smith