Could not find any definition of word "sıkan"
"sıkan" kelimesinin kullanım örnekleri.
Alışık olunanın dışında lezzet geliştirerek balık gibi tavuğa da limon sıkan Gerdan’ın lezzetli limonlu tavuğunun ünü sınırları aştı.
Düğünlerde silah sıkan magandalara seslenerek “Benim hayatım karardı başkalarının hayatı kararmasın” çağrısında bulunan Eylem Ateş, “Ailemle birlikte bir akrabamızın düğününe gitmiştik, orada zaten çok silahlar sıkılıyordu korkuyordum zaten sonra 5 dakika geçmedi belki oturduğum yerde bana kurşun isabet etti, apar topar hastaneye kaldırıldım ben zaten bayılmıştım gözümü açtığımda arabadaydık ve hastaneye gidiyorduk.
Mikrofonların başlıklarını tek tek sıkan Barış, basın mensupları arasında gülüşme yaşanmasına neden oldu.
Manifaturacı dükkanından çaldıkları mankenlerin arkasından askere, polise kurşun sıkan yüreksizlere, Türk vatan bırakmaz.
Daha sonradan biber gazı sıkan polis memurunun herhangi bir amirinden emir veya talimat almaksızın bu işi yaptığını ve tamamen panikleme hali ile gerçekleştirdiğini öğrendik.
Ayrıca kapanış bozukluğu olan, diş gıcırdatma ve gece dişlerini sıkan, tırnak yeme, kalem ısırma gibi kötü alışkanlıkları bulunan, ileri derecede dişeti hastalığı olan kişiler hariç her yaş gurubundan bireylere komposit lamine veneer tedavisi uygulanabilmektedir.