Kelime tanımını bul

Could not find any definition of word "sıklaştıran"

"sıklaştıran" kelimesinin kullanım örnekleri.

Su ürünlerinde av sezonunun başlamasıyla birlikte Kent Hali’ndeki denetimleri sıklaştıran Bursa Büyükşehir Belediyesi ekipleri, asgarî avlanma boyutlarının altındaki balıklar ile halk sağlığı için tehdit arz eden balıklara el koydu.

Gıda ürünleri başta olmak üzere haksız rekabet, etiket, yol işgaliyesi ve irsaliye gibi konularda denetimlerini sıklaştıran zabıta ekipleri, çok sayıda seyyar satıcının tezgahına el koydu.

Sokak aralarında devriyeyi sıklaştıran ekipler, 3 şüpheliyi bir evin penceresindeki demir parmaklıkları kesmeye çalıştıkları sırada yakaladı.

Kış aylarının yaklaşmasıyla birlikte kontrollerini sıklaştıran Bayburt Belediyesi Zabıta Müdürlüğü personeli, fırınlarda gramaj ve hijyen denetimi yaptı.

Rakibinin eksik kalmasının ardından ataklarını sıklaştıran Everton, 77.

Trafik denetimlerini sıklaştıran Afyonkarahisar İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, trafik kurallarına uymayan sürücülere hem gerekli uyarıları yaptı, hem de cezai işlem uyguladı.

Pazarlara ilginin artmasıyla birlikte denetimleri sıklaştıran Edirne Belediyesi Zabıta Ekipleri, başta turşuluk, konservelik ve tarhanalık ürünler olmak üzere birçok sebze ve meyve üzerinde denetim yaptı.