Güncel Türkçe Sözlük
-
-i Saptama ihtimali veya imkânı bulunmak
"Bizim ilk romancılarımız, kapalı toplum düzeninin çelişkilerini ancak bilinçsizce saptayabiliyorlardı." - S. İleri
"saptayabilmek" kelimesinin kullanım örnekleri.
DNA ise bir çocuğun nerelerde olduğunu saptayabilmek için kullanılabilir.
Meslek Komite üyelerinin yoğun katılımıyla gerçekleşen toplantının açılış konuşmasını yapan Bartın TSO Meclis Başkanı Halil Çelen, meslek komite çalışmalarının farklı öneri ve çözümleri ortaya çıkardığını, bölgenin mevcut sorunlarını saptayabilmek ve bu doğrultuda projeler üretebilmek için, oda çalışmaları açısından büyük taşıdığı ifade etti.
Olamayacak şeyler isteyen bir hastayı, ameliyat sonrası mutlu olamayacağımız hastayı saptayabilmek.
Projede yer alan öğrencileri daha iyi tanıyabilmek, sorunlarını anlayabilmek, onlara nasıl yardımcı olabileceğimizi saptayabilmek için bu ziyaretleri gerçekleştireceğiz.
Ekonomik verileri inceleyebilmek, etkisini saptayabilmek için küresel denklemi yeniden adlandırıp, yol haritanızı bu doğrultuda geliştirmek durumundasınız.
Çünkü maç heyecanının kalp sorunlarını artırıp artırmadığını saptayabilmek için karşılaştırma yapmak gerekiyordu.
Uyku apnesi teşhisini koyabilmek ve durumun ne kadar ağır olduğunu saptayabilmek için doktorlar hastayı bir gece boyunca çok yakından izlerler.
Bunda da ilgili amacımız gestasyonel diyabetine ait risk grubu hastaları saptayabilmek.