Could not find any definition of word "sulandıran"
"sulandıran" kelimesinin kullanım örnekleri.
Burada ağızları sulandıran köy ekmeğinden alan büyükelçi eşleri, bölgedeki yel değirmenine adeta hayran kaldı.
Şu anda Zeytin Dalı Harekatını sulandıran buna bu kadar uzakta duran bir kişinin Türk siyasetinde milli ve yerli bir yeri olamaz.
Böyle bir taktikle ya da kişisel husumeti nedeniyle FETÖ ile mücadeleyi sulandıran bazı kötü niyetlilerin olduğu görüldü.