Kelime tanımını bul

Güncel Türkçe Sözlük
uzatmak
  • nsz Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
    "Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
  • -i Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek
    "Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar." - M. Ş. Esendal
  • -e Bir şeyi vermek için birine yöneltmek
    "Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana." - A. Gündüz
  • Germek
    "İp uzatmak."
  • Konuşmayı, tartışmayı sürdürmek
    "Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar." - M. Ş. Esendal
  • -e Vermek, göndermek
    "Can, topu Zeki'ye uzattı.."
  • -i Süreyi artırmak, temdit etmek
    "Yıllardır beklediği bu zevkli anları mümkün olduğu kadar uzatmak istediği her hâlinden belliydi." - İ. O. Anar
uzatmayalım
  • kısacası
    "Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
Tarama Sözlüğü
uzatmak

Uzaklaştırmak.

"uzatmak" kelimesinin kullanım örnekleri.

Sokak sütüne bazı durumlarda nişasta ya da su gibi maddelerin katılmasının kimyasal bir zararının olmadığına ancak bunların sütün besin değerini düşürdüğüne işaret eden Öztop, "Bu maddeler sokakta satılan sütün raf ömrünü uzatmak veya seyretildiği için kıvamını artırmak için kullanılıyor.

Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak göreve geldiğimizden bu yana, engelli kardeşlerimizi sosyal hayatla barıştırmak ve onları yaşama dair her konuda teşvik ederek ihtiyaç duydukları yardım elini uzatmak, kalplerdeki ve zihinlerdeki engelleri hep birlikte kaldırmak için gayret gösterdik.

İşveren bizlere el uzatmak yerine maalesef taşeronun eliyle grev kırıcılığı yapmak istiyor ama bunu başarma şansı yok, İZBAN işçisi kararlı.

Tabi ki cıvadan hiç de masum olmayan ağır metal içeren alüminyum, cıva yerine aşıların raf ömrünü uzatmak üzere koruyucu olarak eklenmiştir.

İletişimin en temel noktası Uçar, mutlu bir evliliğin önündeki bazı engelleri de katılımcılarla paylaşarak, bu engellerin bencillik, aile ve çevre baskısı, evlilikten gerçek dışı beklentiler, küskünlükleri uzatmak, aile içi şiddet, birlikte yeterince zaman geçirmemek, sürekli suçlayıcı ve eleştirici tavırlar içerisinde olmak gibi davranışlar olduğunu kaydetti.

Bu bir vaka ama hatırlamalıyız ya da merak etmeliyiz, acaba onların sınavı mı daha ağır, yoksa birer emanetçi olarak ev sahibi olarak, onlara el uzatmak zorunda olarak bizim sınavımız mı daha ağır.

Bakkallar, dernek faaliyetleri kapsamında diyabetli çocuklara yardım eli uzatmak için koçluk eğitimi aldı, çocuk diyabetlilere ücretsiz yol göstericilik yapmaya ve moral vermeye başladı.

Dolayısıyla bu kadar anlamlı olan ve doğuştan var olan aksesurarımızı gürleştirmek ve uzatmak sizin elinizde olabilir.

Bir keze bizim kültürel kodlarımızda, örf, anane, gelenek, görenek ve inanç sistemimizde, düşmüş olana el uzatmak, yardım etmek ve kucaklamak vardır.

İleri evrede tanı konan hastalarda da yaşam süresini uzatmak için agresif cerrahi yaklaşımlar ve kemoterapiler gerekmektedir.

Kurban, ihtiyacı olana el uzatmak, neşeden yoksun mahzun yüreklere ve hanelerine, muhabbet ve sevinç taşımaktır.

İleri evre metastatik mide kanserinde potansiyel kür şansı olmamakta, tedavinin temel amacı sağ kalımı uzatmak ve yaşam kalitesini üst düzeyde tutmaktır.

Rekoltenin geçen yıla göre yüzde 40 oranında gerilemesi beklenirken, 45 üreticinin bir araya gelerek oluşturduğu Seferihisar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi İşletme Müdürü Behiç Çınar, mandalinanın raf ömrünü uzatmak amacıyla yapılan mumlama işlemine yönelik bazı iddiaların ortaya atıldığına dikkat çekti.

Müslümanlar olarak dünyanın neresinde zulüm varsa oraya yardım eli uzatmak ile mükellefiz.