Güncel Türkçe Sözlük
-
-i Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek,
siyahlaştırmak
"Güneş tenini karartmış." - Karanlık duruma getirmek
"Perdeler odayı kararttı." - Işığı kısmak veya örtmek
- Kötü bir duruma getirmek
"Seyahat onu yormuş ve karartmıştı." - P. Safa
"karartmak" kelimesinin kullanım örnekleri.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesinden tam 9 gün sonra, Suudilerin Kaşıkçı'nın cesedinden kurtulmak ve delilleri karartmak için İstanbul'a bir kimyager ve bir toksikoloji uzmanı gönderdiği ortaya çıktı.
Bayrağımızı indirmek, ezanımızı susturmak, istikbalimizi karartmak isteyenlere günlerini göstermeye hazır mıyız?
Bu Milletin Geleceğini karartmak isteyenlerin neler yaptığını hep birlikte görüyoruz.
FETÖ, DAEŞ, Boko Haram, Haşdi Şabi gibi terör örgütleriyle pak ve temiz medeniyetimizi lekelemek istediklerini, istikbal ve istikrarımızı zedelemek, çalmak, karartmak istediklerini fark ediyor ve bu teşebbüsleri akim bırakmak için mücadele edeceğimizi her fırsatta ilan ediyoruz.
Suikastın işlendiği 3 Haziran 2005'te Kilis İl Jandarma İstihbarat Şubesi'nde görevli olan uzman jandarma Vakıf Ertürk, eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Gürsel Aktepe ve 15 Temmuz sonrası tutuklanan dönemin cumhuriyet başsavcısı Bülent Bingöl'ü cinayetleri karartmak ve şüpheli Orhan Aslan'ın kaçmasına izin vermekle suçladı.