Kelime tanımını bul

Güncel Türkçe Sözlük
parlatmak
  • -i Bir yüzeyi düzgün ve parlak duruma getirmek, parlamasını sağlamak
    "Derdini anlayan birini bulmak sevinci küçük gözlerini parlatmıştı." - H. E. Adıvar
  • nsz İçki içmek
    "Piyaz, köfte, yarım şişeyi parlatayım, dedim." - M. İzgü
  • nsz Güzel, etkili, alışılmamış söz söylemek
  • Birini gereğinden fazla övmek

"parlatmak" kelimesinin kullanım örnekleri.

Yani artık eskiden olduğu gibi ojelerin rengini parlatmak değil, tam tersine matlaştırmak popüler.

Bu markayı parlatmak için tarihi, turizmi, sanatı, termali kısacası bizi biz yapan bütün değerlerin kıymetini bilerek, bozmadan, satmadan, yıkmadan üstüne koyarak bölgemizin tarihi ve turistik değerleri arasında kendimize gereken payı çıkartmamız gerekmektedir.

Genç, yetenekli, gelecek vadeden oyuncular var ama bunları biraz daha parlatmak lazım.

Turizmle alakalı yüzümüzü parlatmak için Gölyazı gibi alanları ön plana çıkarmamız lazım.

Lastiği parlatmak için petrol ürünleri içeren deterjan veya cilalar kullanılmamalıdır.

Görüyoruz ki her bir gencimiz, gösterdiğiniz yolda, fikri hür vicdanı hür, ne istediğini bilen, ahlaklı, vatan, millet, bayrak sevgisi yüreğinde ve Türk Eğitim Derneği meşalesinin ışığını daha da parlatmak için tüm gücü ile çalışmaya devam ediyor.

Epilasyon için sünger taşı ve penslerden faydalanır, omuzlarını parlatmak için toz haline getirilmiş sedef ve kaymak taşı kullanırdı.

Bu bağlamda, Adana bölgenin parlayan bir yıldızı ama bu yıldızı daha da parlatmak adına var gücümüzle çalışacağız.